Hicrî
11 Rebîu’l Evvel 1437, Milâdî 22 Aralık Salı gecesini Çarşamba gününe bağlayan
gece, zerreden küreye bütün bir kâinata rahmet olarak gönderilen Resûl-i Ekrem
Efendimiz (sas)’in varlık âlemini şereflendirmesinin 1445. yıl dönümünü idrak
edeceğiz. Öncelikle Mevlid-i şerifine bir kez daha erişme bahtiyarlığına nail
olduğumuz Muhammed Mustafa (sas)’yı; adalet, merhamet, muhabbet ve hikmet
peygamberini tazim ile yâd ediyorum. Salat ü selam, tahiyyat ü ikram, her türlü
ihtiram ona, âline, ashâbına ve etbâına olsun. Onunla gelen vahyin ışığı
gönüllerimizi bir kez daha aydınlatırken, bu ışığın bütün insanlığın muhtaç
olduğu manevi huzura dönüşmesini; vatanımız, milletimiz, gönül coğrafyamız ve
topyekûn yeryüzü ahalisi için Mevlid kandilinin barış, bereket ve selamete
vesile olmasını Yüce Rabbimizden niyaz ediyorum.
Yüce
Yaratıcının insanlığa gönderdiği en son rahmet elçisi Hz. Muhammed (s.a.v.)’in
Allah’tan getirdiği mesajları anlamak, onun örnek ahlâkını özümsemek, ona
duyulan derin sevgiyi gönüllerden sözlere ve toplumsal bilince aktarmak
amacıyla milletimiz, her yıl artan bir heyecanla onun gelişini “Mevlid Kandili”
olarak ihya etmektedir.
Kur’an-ı
Kerim’de “Size öyle bir peygamber gelmiştir ki, sıkıntıya uğramanız
ona ağır gelir. O size çok düşkün, müminlere karşı çok şefkatli ve
merhametlidir.” (Tevbe, 128) buyurulur.
Peygamber Efendimiz (sas)’in adalete ve merhamete dayalı kuşatıcılığı birlikte
yaşadığı ashâbına olduğu kadar, gelecek ümmetini de kapsar. O’nun sözleri,
insanı özüyle tanıştıran, kendisiyle barıştıran, tabiatla kaynaştıran, Rabbine
yönelten hatırlatıcı düsturlardır. Onun hayatı bizim için insafın, vicdanın,
affın, sabrın, hoşgörünün ve şefkatin örnekliğidir.
“Emin” olmak ve
karşısındakine güven vermek insanlık değerlerinin en başında gelir. Kardeşin
kardeşe, ebeveynin evladına, çocuğun ana-babaya, komşunun komşuya, toplumların
diğer toplumlara karşı güven duygusu, toplumsal hayatımızın en temel vasfı
olmalıdır. Dünyanın bir emân yurdu, bütün şehirlerin güvenlik beldesi ve
yeryüzünün esenlik diyarı olması için “Muhammedü’l Emin” olan o kutlu insanın
özelliklerine ve örnekliğine bugün dünya Müslümanlığının ve insanlığın her
şeyden çok ihtiyacı vardır.
O’nun
örnekliği sadece şekle dayalı sünnetlerin yaşatılması değildir. O’nun örnekliği
ahlaki vasıflarının tüm özelliklerini alabilmek ve bunları hikmetine uygun
yaşayabilmektir. Sünneti sadece bedenimizi örtmek için giydiğimiz libasta arama
ve yaşatma yerine, benliğimizi her türlü kötülüklerden koruyacak olan iyi
davranışlarda arama ve yaşatmamız gerekir. Hz. Peygamber (sas)’in her davranışı
bize bir hikmeti öğretir. Bu hikmetlere dayalı yaşama ölçütleri ancak bizi bir
adım daha O’na ve O’nun sünnetine yaklaştırmış olur. O bizim için her şeyiyle
örnektir. Baba olarak örnektir, eş olarak örnektir, öğretici olarak örnektir ve
yönetici olarak örnektir.
Peygamber
Efendimiz (sas), ırk, dil, renk, yaş, cinsiyet ve sosyal statü farkı
gözetmeksizin “insana”
yani “yeryüzünün şerefli halifesine” sorumluluklarını ve taşıdığı emaneti öğretmiştir.
İnsanlık, bir olan Allah’a ubudiyeti, bu ubudiyet bilinciyle hayatı kavramayı,
kâinata hikmetle bakmayı, bütün mahlûkata şefkatle davranmayı, hakkın ve
hakikatin yolunda olmayı, adaletten ayrılmamayı, fazileti her türlü dünyevi
hırsın önünde tutmayı ondan öğrenmiştir. Müminler bütün zamanlarda hem emin
olma hem de emaneti taşıma bilincini ahlakı Kuran olan Peygamberimizin
örnekliğiyle kavramışlardır. Bu emanet, fitne çıkarmak ve bozgunculuk yapmak
yerine bilgi, hikmet ve marifetle yeryüzünü imar ve inşa etmektir. Bu bilince erenler
insanları yönetirken zulüm, baskı ve zorbalık yerine adaletle ve merhametle
yönetirler. Hiçbir zaman zulmün ve zalimin yanında değil her zaman mazlumun ve
mağdurun yanında olurlar. Hz. Peygamberi, rehber kabul edenler, hırs ve
iştahlarına yenilerek doğayı tahrip etme yerine onu kendisinin emanetinde olan
bir değer olarak kabul ederler. Hâsılı müminler bütün Peygamberlerin ve
peygamberimizin davasının sadece ve sadece iman, ahlak, adalet ve merhamet
davası olduğunu kabul ederler ve bu değerleri kendilerine dava yaparlar.
Peygamberimizi
anmak bu duygu ve düşünceleri hatırlamaktan bağımsız düşünülemez. Bugün
körelmeye yüz tutmuş hassasiyetler, ubudiyeti unutmuş zihinler, hırs, tamah,
kibir ve güç tutkusuyla kararmış kalpler, belleğini yitirmiş, medeniyetinin
değerlerini heba etmiş toplumlar onun mevlidini idrak ederek Peygamber
Efendimiz (sas)’in örnekliği ve rehberliğiyle yeniden bir doğuşa muhtaçtır.
Kandiller,
Yüce Yaratanımıza yürekten yakarışın ve yönelişin, günahlarla kirlenmeye yüz
tutmuş gönüllerimizi arındırmanın, kısaca kendimizi bilme ve bulmanın, nefsin
yanıltıcı arzu ve isteklerinden uzaklaşmanın imkânlarını sunan kutlu zaman
dilimleridir.
İşte
Mevlid kandili de insanı insan yapan bütün güzelliklerin odaklandığı bir
şahsiyet olan Hz. Peygamberin doğumunu kutladığımız, onun hayatımızı aydınlatan
insanlık ve merhametini, insaf ve adaletini, kerem ve cömertliğini, kısaca
insanlığa sunduğu değerleri anlayıp, hayatımızı onun yüce ahlâkıyla
güzelleştireceğimiz bir yenilenme mevsimidir.
Bu
duygu ve düşüncelerle Mevlid Kandilini tebrik ediyor, başta ülkemiz ve İslâm
dünyası olmak üzere tüm insanlığın Peygamber Efendimizin (sas) yüce
örnekliğinden nasibdar olmasını Cenab-ı Mevlâ’dan niyaz ediyorum.
Dr. Mehmet Reşat ŞAVLI
İl Müftü Vekili