"Rahmân ve Rahîm (olan) Allâh'ın Adıyla...
Hicrî 11 Rebîu’l Evvel 1439, Milâdî 29 Kasım Çarşamba gecesini Perşembe gününe bağlayan gece, zerreden küreye bütün bir kâinata rahmet olarak gönderilen Resûl-i Ekrem Efendimiz (sas)’in varlık âlemini şereflendirmesinin 1445. yıl dönümünü idrak edeceğiz. Öncelikle Mevlid-i şerifine bir kez daha erişme bahtiyarlığına nail olduğumuz Muhammed Mustafa (sas)’yı; adalet, merhamet, muhabbet ve hikmet peygamberini tazim ile yâd ediyorum. Salat ü selam, tahiyyat ü ikram, her türlü ihtiram ona, âline, ashâbına ve etbâına olsun. Onunla gelen vahyin ışığı gönüllerimizi bir kez daha aydınlatırken, bu ışığın bütün insanlığın muhtaç olduğu manevi huzura dönüşmesini; vatanımız, milletimiz, gönül coğrafyamız ve topyekûn yeryüzü ahalisi için Mevlid kandilinin barış, bereket ve selamete vesile olmasını Yüce Rabbimizden niyaz ediyorum.
Yüce Yaratıcının insanlığa gönderdiği en son rahmet elçisi Hz. Muhammed (s.a.v.)’in Allah’tan getirdiği mesajları anlamak, onun örnek ahlâkını özümsemek, ona duyulan derin sevgiyi gönüllerden sözlere ve toplumsal bilince aktarmak amacıyla milletimiz, her yıl artan bir heyecanla onun gelişini “Mevlid Kandili” olarak ihya etmektedir.
Kur’an-ı Kerim’de “Size öyle bir peygamber gelmiştir ki, sıkıntıya uğramanız ona ağır gelir. O size çok düşkün, müminlere karşı çok şefkatli ve merhametlidir.” (Tevbe, 128) buyurulur. Peygamber Efendimiz (sas)’in adalete ve merhamete dayalı kuşatıcılığı birlikte yaşadığı ashâbına olduğu kadar, gelecek ümmetini de kapsar. O’nun sözleri, insanı özüyle tanıştıran, kendisiyle barıştıran, tabiatla kaynaştıran, Rabbine yönelten hatırlatıcı düsturlardır. Onun hayatı bizim için insafın, vicdanın, affın, sabrın, hoşgörünün ve şefkatin örnekliğidir.
“Emin” olmak ve karşısındakine güven vermek insanlık değerlerinin en başında gelir. Kardeşin kardeşe, ebeveynin evladına, çocuğun ana-babaya, komşunun komşuya, toplumların diğer toplumlara karşı güven duygusu, toplumsal hayatımızın en temel vasfı olmalıdır. Dünyanın bir emân yurdu, bütün şehirlerin güvenlik beldesi ve yeryüzünün esenlik diyarı olması için “Muhammedü’l Emin” olan o kutlu insanın özelliklerine ve örnekliğine bugün dünya Müslümanlığının ve insanlığın her şeyden çok ihtiyacı vardır.
O’nun örnekliği sadece şekle dayalı sünnetlerin yaşatılması değildir. O’nun örnekliği ahlaki vasıflarının tüm özelliklerini alabilmek ve bunları hikmetine uygun yaşayabilmektir. Sünneti sadece bedenimizi örtmek için giydiğimiz libasta arama ve yaşatma yerine, benliğimizi her türlü kötülüklerden koruyacak olan iyi davranışlarda arama ve yaşatmamız gerekir. Hz. Peygamber (sas)’in her davranışı bize bir hikmeti öğretir. Bu hikmetlere dayalı yaşama ölçütleri ancak bizi bir adım daha O’na ve O’nun sünnetine yaklaştırmış olur. O bizim için her şeyiyle örnektir. Baba olarak örnektir, eş olarak örnektir, öğretici olarak örnektir ve yönetici olarak örnektir.
Peygamber Efendimiz (sas), ırk, dil, renk, yaş, cinsiyet ve sosyal statü farkı gözetmeksizin “insana” yani “yeryüzünün şerefli halifesine” sorumluluklarını ve taşıdığı emaneti öğretmiştir. İnsanlık, bir olan Allah’a ubudiyeti, bu ubudiyet bilinciyle hayatı kavramayı, kâinata hikmetle bakmayı, bütün mahlûkata şefkatle davranmayı, hakkın ve hakikatin yolunda olmayı, adaletten ayrılmamayı, fazileti her türlü dünyevi hırsın önünde tutmayı ondan öğrenmiştir. Müminler bütün zamanlarda hem emin olma hem de emaneti taşıma bilincini ahlakı Kuran olan Peygamberimizin örnekliğiyle kavramışlardır. Bu emanet, fitne çıkarmak ve bozgunculuk yapmak yerine bilgi, hikmet ve marifetle yeryüzünü imar ve inşa etmektir. Bu bilince erenler insanları yönetirken zulüm, baskı ve zorbalık yerine adaletle ve merhametle yönetirler. Hiçbir zaman zulmün ve zalimin yanında değil her zaman mazlumun ve mağdurun yanında olurlar. Hz. Peygamberi, rehber kabul edenler, hırs ve iştahlarına yenilerek doğayı tahrip etme yerine onu kendisinin emanetinde olan bir değer olarak kabul ederler. Hâsılı müminler bütün Peygamberlerin ve peygamberimizin davasının sadece ve sadece iman, ahlak, adalet ve merhamet davası olduğunu kabul ederler ve bu değerleri kendilerine dava yaparlar.
Peygamberimizi anmak bu duygu ve düşünceleri hatırlamaktan bağımsız düşünülemez. Bugün körelmeye yüz tutmuş hassasiyetler, ubudiyeti unutmuş zihinler, hırs, tamah, kibir ve güç tutkusuyla kararmış kalpler, belleğini yitirmiş, medeniyetinin değerlerini heba etmiş toplumlar onun mevlidini idrak ederek Peygamber Efendimiz (sas)’in örnekliği ve rehberliğiyle yeniden bir doğuşa muhtaçtır.
Kandiller, Yüce Yaratanımıza yürekten yakarışın ve yönelişin, günahlarla kirlenmeye yüz tutmuş gönüllerimizi arındırmanın, kısaca kendimizi bilme ve bulmanın, nefsin yanıltıcı arzu ve isteklerinden uzaklaşmanın imkânlarını sunan kutlu zaman dilimleridir.
İşte Mevlid kandili de insanı insan yapan bütün güzelliklerin odaklandığı bir şahsiyet olan Hz. Peygamberin doğumunu kutladığımız, onun hayatımızı aydınlatan insanlık ve merhametini, insaf ve adaletini, kerem ve cömertliğini, kısaca insanlığa sunduğu değerleri anlayıp, hayatımızı onun yüce ahlâkıyla güzelleştireceğimiz bir yenilenme mevsimidir.
Bu duygu ve düşüncelerle Mevlid Kandilini tebrik ediyor, başta ülkemiz ve İslâm dünyası olmak üzere tüm insanlığın Peygamber Efendimizin (sas) yüce örnekliğinden nasibdar olmasını Cenâb-ı Mevlâ’dan niyaz ediyorum.
Yavuz KARABAYIR
Erzincan İl Müftüsü